Türkiye’de son aylarda yaşananlar Dünyaya , ekonomimiz, istihbaratımız, hükumetimiz, bürokrat ve siyasetçi seviyemiz, akademisyen, düzeyimiz, ordumuz, dini yapımız hepsinden önemlisi bileşen parametrelerin oluşturduğu gücümüz ve bir çok parametreler açısından çok önemli tablolar sundu.Kabul edelim, Son 12 yılda Türkiye bir çok alanda çok önemli mesafeler alsa da ne yazık ki ;dünya devletlerinin gelişmişleri ile bölgemizde ve dünyanın diğer bölgelerinde rekabet edebilecek güçte değiliz.Bir süredir dünyanın süper güçleri, güç odakları güçlü devletleri yani dünya sistemi hakkında bir takım noktalara işaret ediyorum.Dünya sistemini bilmeden Ortadoğu’yu bilmek mümkün değildi. Dünya sistemine çeşitli vesilelerle işaret ettim. Bu sistemin içinde değiliz. Bu sistemin bir nevi aparatıyız dedim… Dünya sisteminin içine nasıl girilebileceğine ilişkin ipuçlarına temas ettim. Anlayana…Dünyanın en stratejik noktasında da bulunsanız gücünüz kadar dünya sisteminde güç elde edersiniz, yer alabilirsiniz. Dünyanın en uzak ve en değersiz coğrafyasında da olsanız gücünüz varsa tüm stratejik noktalara tesir eder hakim olur yönlendirirsiniz.Türkiye, finansal, teknolojik, istihbarı, askeri, dini etnik, bilimsel, eğitimsel, ekonomik ve sair hiçbir alanda güç değil. Sadece dünyanın en kritik en stratejik noktasında bulunan ve ayakta kalmaya çalışan bir devletiz. Kabul edelim veya etmeyelim durum vaziyet bu!...Durum bu iken sanki tüm dünyayı biz idare ediyoruz. Evirip çeviriyoruz gibi bir resim vermenin maliyetini biliyor muyuz?Bu güç ve halimizle bölgemizde ve dünyada etkin, ekonomik, siyasal, kültürel, askeri istihbarı, finansal, dini, bilimsel bir stratejik güç haline nasıl gelebilir. Geçmişte hangi dönemlerde nasıl böyle bir pozisyon elde ettik ve Türkiye'nin istediklerini elde etmesini sağladık? Hiç araştırıp düşündük mü? Türkiye bugünkü siyasal, diplomatik, askeri, istihbarı, ekonomik seviyesi ile nasıl bölünmez, güçlü ve bütün kalabilir, aynı zaman da bölgesinde bu anlamda nasıl bir oyun kurucu olabilir, hiç konuştuk mu?Dünya sisteminin içinde ne olduğunuzu ve ne yapabileceğinizi tam olarak bilmeden ülkenizde, bölgemizde ve dünya da nasıl etkin bir güç olur oyun kurabiliriz? Bu sorunun cevabını maalesef bilmiyoruz!Durum bu olunca, IŞİD’in PKK’nın karşısına bir strateji ile çıkmak mümkün olmuyor. Yerel terör ve sair örgütlerin karşısında bir strateji ile çıkılamayınca başka devletlere karşı da bir strateji üretilemiyor. Çünkü dünya sistemi bilinmiyor.Halbu ki Osmanlı'nın son dönemi çok önemli; Osmanlı dünya sisteminin en önemli aktörü idi ve dünya sisteminin diğer patronları ile pazarlık ediyordu. Lozan ve Cumhuriyetin ilk yılları da dünyanın önde gelenler ile güç odakları ile pazarlık ile geçmiştir. Dolayısıyla dünya sistemi biliniyordu. 1945 Sonrası yeni bir dünya sistemi oluşturuldu ve Türkiye dünya sisteminin ikinci, üçüncü halkalarına itildi.1950’lerden sonra ordusuna ve jeostratejik pozisyonuna duyulan ihtiyaç sebebiyle dünya sisteminin ikinci halkasının telkin ve dikte edilen bir aparatı haline getirildi. Sonra da Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkaslar için dini ve etnik bir laboratuvar vasfı yüklediler ülkemize.Bu gün yaşananların temeli epey önce atılmıştır. Şimdi hasat zamanıdır.AK Parti bu tabloyu değiştirmek için uğraşıyor. Masaya oturmak istiyor. Ancak Osmanlı, masada olduğu halde kaybetmişti. Masaya elinizde çok güçlü kartlarla oturmak gerekiyor. Ve mutlaka kazanmak zorundasınız, kaybederseniz yok olma tehlikesi sizi bekliyor.Şimdi elimizde tüm dünyayı durduracak ve hatta yönlendirecek koz veya kozlarımız neler diye sorsak ne yazık ki cevabımız olumsuz.O hale ne yapmalıyız? Yakın tarihimizde bu sorunun cevapları var. Bulup okumasını bilene. 1935’lerden sonrasını didik didik etmezsek daha çok sorunlarla karşılaşırız. 1935-1950 arasını en ince detayına kadar irdelemezsek Türkiye’yi kaybedebiliriz. 1950’den sonrası nasıl bir mekanizma haline geldiğimizi tespit ve tahlil edemezsek bu gün ülkemizde, bölgemizde ve dünyada nasıl rekabet edebilir yaşayabiliriz.Bugün ülkemizde rakiplerimizle, egemenlerle rekabet edemiyor zorlanıyoruz. Bugün Meclis anormal derecede yasa üreten bir makine gibi çalışıyorsa baş edemediğimiz bir çok sorun var demektir.Osmanlı ine dünyada sonra Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu’da en nihayette ülkesine rekabet edemez hale gelmişti. Eğer ülkemizde rekabet etme imkanını kaçırmışsanız ve olağanüstü zorlanıyorsanız hâkimiyetini tesis etmek ve duruma hakim olmak için kendinizi üstün duruma getirecek yasa üretme çabasına girersiniz. Sorunun böyle çözülemeyeceğini Osmanlı’nın Islahat, Tanzimat ve I ve II Meşrutiyet dönemleri , en son Ecevit-Yılmaz- Bahçeli Hükümeti bizlere göstermiştir. Teknolojik, bilimsel, bilişimsel, ekonomik ihtiyaçların ürettiği yasal ihtiyaçların giderilmesi zorunludur. Ama sizler sürekli, asayiş, etnik, dini, gösteri, yürüyüş, interneti kontrol altına alma yasaları çıkartıyor etnik ve dini sorunları yenmeye yönelik Anayasa ve yasa hazırlıyor, meclisten geçiriyorsanız, ülkenizde rekabeti önemli oranda kaybetmişsiniz demektir. Bu durum yasa çıkarma ile asker ile polisle, istihbaratla düzeltilemez. Daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır. Geç olmadan bu çalışmaları yapmak gerekiyor. Aksi halde rakiplerinizin yapacağı her şeyi bilen ve hatta öngören ama hiç birisine engel olamayan bir varlığa dönüşürsünüz. Bu geri çekilme ve kendinizi en korunaklı mevziiye atma gayreti ile son bulur. O mevziiyi bulamazsanız bitersiniz…Şimdi bitme masaya oturma noktasındayız. Masaya oturduğumuzda bize bir şeyler vermeyecekler, aksine isteyecekler. Ne vereceksiniz? Ne yapabileceksiniz? Bu soru hepimizi titretmeli ve titriyoruz. İstenen ve istenecek şey o kadar büyük ki, bun karşılık nasıl cevap vereceğiz.Bu sorunun cevabını biliyor muyuz? Bizi en baskın duruma getirecek senaryoyu yazma ve uygulama imkanımız var mı? Soru bu. Soruyu tespit ettiyseniz. Cevabını da bulursunuz. Cevabı da var...