Hiçbir şeyin kıymetinin kalmadığı bir süreç…
Kapıda son model arabanız var binemiyorsunuz..
Lüks evinizin dışına çıkamıyorsunuz..
Marina da tekneniz var maviliklere
açılamıyorsunuz..
Lüks plazalar da ki işyerlerinin, şatafatlı
kıyafetlerinizin bir önemi kalmadı..
İsmet Özel; “Kardeşlerim, yaklaşıyor yaklaşmakta
olan” dizesini söylerken acaba bu günleri
öngörebildi mi?
Tartışılır.
Bir anda kendimizi,
Hiç bilmediğimiz, doğal olmayan, insan aklıyla
üretilen organizmalar,
Sentetik DNA’lı canlılar, yapay organlar,
Düşünen hatta kendi kendine öğrenen, savaşan
robotlar,
Yapay zekâlar,
Dünyasında, bulduk…
Süreç, nerede çalıştığımızın değil, nasıl
çalıştığımızın,
Neyi bildiğimizin değil, bilgiyi nasıl
kullandığımızın,
Her şeyi bildiğimize inanır iken, başkalarının
bilgi ve becerilerinden nasıl yararlandığımızın
konuşulduğu ve önem arz ettiği YENİ NORMLAR
dönemine bir anda evirildik..
Münakaşadan Müzakereye konu başlığı ile
tanımladığımız Arabuluculuğu, anlayabilmemiz
için değişen dünyayı anlamamız gerekli..
Değişim malumunuz, düşünce şeklinizi
değiştirmekten başlıyor.. Bu değişim
evvelemirde, kazuistik bakış açısında da olmak
zorunda.. “Günümüz dünyası, hukukun teknolojiye
yön verdiği günleri geride bıraktı, teknolojinin
hukuka yön verdiği, kılavuzluk yaptığı yeni
döneme çoktan yelken açtı..
HDüşünme kabiliyetimizi, algımızı, karar
gerekçelerimizi değiştirmediğimiz sürece
yenilikleri kabullenmemiz, değişime ayak
uydurmamız zaman alıyor..
Yeni zenginliğe ulaşmak istiyorsak, basmakalıp
öğretilmiş alışkanlıkların hakim olduğu düşünce
şeklimizi değiştirmekten geçiyor.. İş dünyası,
büyüyerek, belli kalıplarla öğrenen ve çalışan
dönemi, yani Endüstri dönemini çoktan kapattı..
Küçük, hızlı, ani karar alıp eyleme geçen, bir
iki kişilik küçük ve orta ölçekli işletmelerin
dünyasında oyun çok farklı oynanıyor..
Toplum olarak düşünme şeklimizi değiştiremez
isek YENİ NORMLAR DÜNYASI, kurallarına
uyumsuzluk sonucu ÇATIŞMA daha da derinleşecek.
Hazırlıksız yakalandık..
Böyle davranmaya devam eder isek başarmamız zor
görünüyor..
Sorunu tespit etmek ve çözüm üretebilmek için
nedenlerini doğru tahlil etmemiz gerek..
1936’dan bu yana “Bu”, ”Şu”, “O”; “Bunlar”,
Şunlar”, ”Onlar”, kavramları ile
ötekileştirildik..
Kendi içimizde iğdiş edildik, paramparça olduk..
“BİZ” OLAMADIK..
Sonuç bu iken kimin hangi saik ile yaptığını
tartışmak zaman kaybından başka bir şey
olmayacaktır..
“Etnik” ve “Mezhep” zenginliğimiz üzerine
oynanan, kurgulanan ÖTEKİ dili, toplumsal
ayrışmayı asırlar öncesinden bu güne taşıdığını,
bu dilin ayrışmayı diri tutarak, KAVGAYA
dönüştürdüğünü göremedik, görmek istemedik.
Siyasal öngörüsüzlüğümüz samimi duygularımızı
istismar etti..
Farkına bile varamadık..
Çatışma, toplumsal güvenimizi yok etti.. UMUT,
ülkemiz ile birlikte tarihi, kültürel ve inanç
coğrafyamızı terk etti …
Son 40 Yıldır, ÖTEKİ dili, acımasızca
kullanılmaya devam edince, ÇATIŞMA DERİNLEŞTİ..
Sonuç; SİYASİ VE İKTİSADİ BAŞARISIZLIĞI
beraberinde getirdi.. Orta öğrenim çağında ki
gençlerimiz ülkemizi terk etmek istiyor.
Fukuyama; Toplumsal güveni kazanamayan milletler
“ekonomik ve bilimsel başarıyı sağlayamazlar”
tespitini, Adeta, Dünya güven araştırmasında
diplerde olun ülkemizi için yapmış..
05/07- Aralık 2018-2019 Tarihlerinde yapılan
“Education Berlin” toplantısında bir kavram
ortaya atıldı.. BAĞLANTISALLIK..
Toplantı da; “YERYÜZÜNDE VAR OLAN HER ŞEYİN
BİRBİRİNE İHTİYACI OLDUĞU öne çıkarıldı...
Toplumsal güveni oluşturamadık. Bu nedenle,
farklılıklarımızı zenginlik göremiyoruz. Bunun
önünde ki en büyük engel, demode psikolojik
hareketler, işlevini kaybetmiş asimetrik savaş
yöntemlerine maruz kalmamız. Yıllardır
sistemsizlikten dem vururken, zaruri olarak
değişimin ve dönüşümün evvelemirde, siyasal
sistemimizde olması gerçeği ile artık,
yüzleşmemiz gerek..
Yoksa çok geç olacak..
Yusuf Has Hacip- Asırlar öncesinde Kutadgu
Bilig’de,
“ Dünyanın tabiatı değişti, insanların gönlü ile
dilleri birbirine uymuyor” tespiti ile bu günü
görmüş.. Şimdi gönlümüzü ve dilimizi birbirine
uydurmanın şansını yakaladık..
Dünya da var olan kavram ve paradigmaların
içinin boşaltıldığı malum, İşte kendi YENİ
DÜNYAMIZI oluşturabilmek, kendi kavram ve
paradigmalarımızı oluşturarak, DEĞİŞİM ve
DÖNÜŞÜMÜ başarabilmek için altın tepside sunulan
tarihi bir fırsat yakaladık.. Takdir edersiniz
ki, altını çizmek amacıyla, tekrar ifade etmek
isterim, değişim ve dönüşüm önce düşünceden
başlar,,
Söylediklerime, bir hayal diyenleriniz
olabilir.. tüm bunları yeni dönemde anlamak,
anlatabilmek, YARINLARI İNŞA edebilmek için,
altın tepside sunulan bir bakışı açımız var
artık… Arabuluculuk Bakış Açısı,,
Arabuluculuğun pozisyondan, menfaate, birlikte
yol almaya evirilen bakış açısı, kirli bilgiyle
yoğrulan, sonucunda insanı daha bir açmaza
sürükleyen ortamdan çıkaracak yeni bir anlayış,
Hatta, dijital dönemde, veri zehirlenmesinin
önüne geçebilecek bakış açısı,
Menfaat odaklı, tarafların birlikte kazandığı,
bakış açısının uygulama alanı MÜZAKERE
kabiliyeti kazanabilmek şart.
Müzakereye başlamak iyi niyetimizi göstermemizin
başlangıcı.. Bu bizim bir samimiyet testimiz
belki de…
“Samimiyet yapılanları onurlu kılar” der, Halil
Cibran..
Kanun Koyucunun ve Siyasal otoritenin en üst
makamından en alt ilgili görevlileri kadar bu
işe inan değerli Avukat-Arabulucu
meslektaşlarımızın KAZAN-KAZAN ilkesi ile
verdiği mücadele bu gün ülkemizi arabuluculuk
alanında başarılı bir konuma oturttu…
Lakin, Türk Tipi yol alma anlayışını burada da
görüyoruz..
“Kervan yolda düzelir”…
Acilen bu algıdan, anlayıştan, davranıştan
vazgeçmeliyiz..
Süreç, bürokratik ben bilirim anlayışına, siyasi
hırsa, materyalist-maddiyatçı düşünceye heba
edilmemeli..
Şu ana kadar inşa edilemeyen ARABULCULUĞUN
FELSEFESİNİ oluşturmalıyız.. Arabuluculuğun,
mahkemelerde ki dosya sayısı ile ölçülen ve
işverene tek taraflı bir menfaat oluşturan bir
müessesse olmadığını, TOPLUMSAL BARIŞ, TOPLUMSAL
GÜVEN İÇİN zaruri bir ihtiyaç olduğunu bunu
cevap veren HUKUKİ BİR KURUM olduğunu
anlatabilmeliyiz..
Akademik boyutunu Üniversite işbirliği ile
uygulama yeknesaklığını sahada ki
arabulucularla, mevzuat düzenlemesini Adalet
Bakanlığımız yaptığı, ülkemizin bir zenginliği
olan TOBB bünyesinde Bunun için, acilen bir
ARABULUCULUK ENSTİTÜSÜ kurulmalı..
Dünya ölçeğinde ki başarılı uygulamaların nasıl
olduğuna ilişkin Bakanlığımız da ki birikimin
sahaya intikali şu an devam eden yasal
düzenlemenin bir an önce tamamlanarak hayata
geçirilmesi sağlanmalı,
Arabuluculuğa inan Avukat meslektaşlarımız
unutulmadan, bireysel Arabuluculuk korunarak,
Arabuluculuk Merkezlerinin, yeterlilik şartları,
bağımsız denetim usulleri ve mevzuatta ki yeri
acilen, tanımlanmalı..
Bunu başarabilirsek, BİR BEKLENEN OLAN
Milletimiz, Devletimiz, asırlarca insanlığa umut
olmuş, ışık olmuş, tarihsel, kültürel, inanç
coğrafyamızda, Ali Fuat Başgil’in dediği gibi,
Asırlık Çınar Ağacının Gölgesinde yetişen Çam
Ağacını büyütüp coğrafyamızı terk eden Umudu
yeniden canlandırabilir.. insanlara umudun
beklenenin kendilerini terk etmediğini
anlatabiliriz..
Artık, kendi siyasi-coğrafi sınırlarımız ile
değil, tarihsel sorumluluğumuz ile, düşünce
şeklimizi değiştirmek zorundayız..
“YARİN(namus,vatan,bayrak) YANAĞINDAN GAYRİSİNİ
MÜZAKERE ETMEYE HAZIR OLMALI, MÜZAKERE
KABİLİYETİ KAZANABİLMELİYİZ..”
Dünya Ticaret Örgütü’nün Dünya‘nın 2020’den
itibaren yeni sıklet merkezinin HAZAR BÖLGESİ
olduğuna ilişkin tespiti, üye ülkelere
işletmelerde Müzakere uzmanlığı oluşturulması
tavsiyesi bir başka fırsatı beraberinde
getirdi..
Ticari uyuşmazlıklarda en az maliyet, en kısa
zaman, en yüksek verimlilik esasını hayata
geçirme fırsatı,
Dünya da ki en büyük 250 Türk Müteahhitlik
firmasının 50 tanesinin ülke insanımızın
başarısı olduğu gerçeği bizi hızlı, atak bir o
kadar da birlikte iş yapmaya yönelik bakış
açısını zorunlu kılmakta..
Dünya da üretilen 100 birim ürünün %85’ni
üreten, başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin
salgın sonrası üretiminin %35 oranında azalacağı
öngörülürken, Dünya ekonomisinde üretim bandında
%1,5 birim üretim yapan ekonomimizde yaşanacak
sıkıntıları atlatabilmemiz için Arabuluculuğa
hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var.
Unutmayalım.. ABD Silikon Vadisin de; “ ZAMAN
ŞEYTAN, HIZ İSE TANRI” mottosu var..
“Şikayet etme,
bir hikaye inşa et..
Küçük bir ışık saçsın…
Bir insanın dünyasını aydınlatsın,
Zihninde şimşekler çaksın,
aşkla ve şevkle kanatlansın”
(Yeni Şafak Gazetesi Yazarı-Yusuf Kaplan)
Gelin çözümün parçası olacağımız, hep beraber
bir hikaye yazalım...
'Av. Dursun YASSIKAYA '
Adres: Fatih Sultan Mahallesi, Dumlupınar Bulvarı, 2700. Cadde, ARP Kule No: 3/30 (Kat: 15), 06790, Etimesgut/ANKARA
Telefon: +90 312 430 71 71
Faks: +90 312 430 60 70
E-posta: info@yassikayahukuk.com
© 2022 YASSIKAYA Hukuk Bürosu. Tüm hakları saklıdır.