Yaklaşık onyedi (17) yıl kadar önceydi,
Sabah Gazetesi okuyucu köşesinde bir makalem üç
sütunda yayınlanmıştı.
Bir meslektaşımız ki merhum Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel’in avukatı, yanıma geldi. Sayın
Cumhurbaşkanı seninle konuşmak istiyor dedi.
Güniz Sokak da ki konuta gittik. Bahçeyi
geçtik.. İçeri girer girmez, salona geçmeden
önce solda küçükbir oda var..
Oda belli ki özel görüşmeler için düzenlenmiş…
Otoriteyi ve gücü temsil eden Kırmızı bir berjer
deri koltuk ve karşısında bir berjer koltuk var
iki kişilik ti sanırım.. beni içeri aldılar.
Oturmadım..
Merhum Cumhurbaşkanı Demirel sevecen bir tavırla
ama bir o kadar da otoritesini hissederek içeri
girdi..
Oturmamı işaret etti.. Elinde makalemin
yayınlandığı gazete var.
Bunu sen mi yazdın evladım dedi. Evet Sayın
Cumhurbaşkanım ben yazdım…
Çok güzel olmuş ellerine sağlık… biraz konuştuk
makale üzerine,
Sonra birlikte salona geçtik.. Salonda boş yer
yok..
Beni hemen sağ tarafına oturttu.. Okunmakta
olan, bir sürü kitabı var, oturduğu koltuğun
sağı ve solunda ki sehpaların üzerinde.
Kim olduğunu bilmediğim birisine, bu çocuğa
sahip çıkın dedi...
Makale; Devlet Memurları Kanunu,Sayıştay
Yapılanması, Serbest Meslek kazancının
vergilendirmesi üzerine pasajlar içermekte idi..
Sonra aynı makale üzerine, Adalet ve Kalkınma
Partisi kuruluşunda kurucu İl Başkanı Sayın
Ersönmez Yarbay ile Maltepe de bir vakıfta
konuşma fırsatımız olmuştu…
Gelinen noktada güzel ülkemiz yangın yerine
dönmekten son anda kurtuldu diyemeyeceğim…
Sadece ateşe benzin dökenlerin önüne geçildi
şimdilik… Tehlike büyük, Yıllarca, inanç
üzerinden siyaset yapmıyormuş gibi ama siyasetin
alası yapılarak samimi mütedeyyin insanların
istismar edilmesi ile oluşan yapı kontrolsüz bir
canavar gibi her tarafı sarmış… Lakin bunun en
büyük sebebi bu yapının maharetli olmasından mı
yoksa yıllardır oy uğruna göz yuman
siyasetçilerin davranışlarından mı olduğunu Asil
Milletim değerlendirecektir…
Ancak, 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gün
doğumuna ve sonrasın da yangın sönmemiş sadece
küllenmiş durumda….
Terör saldırısını doğru anlamak büyük resmi
görmek gerekiyor..
Tehlike henüz geçmiş değil…
Her şeyden önce, bu sadece Devlete ve
Millete,Vatana yönelik bir saldırı değil.. Bir
güç, tüm kurumsal yapıları, adeta tasfiye etmek
için oyuncularını sahaya sürdü..
Öyleyse biraz daha dikkat…
Bundan sonra,bizdenmiş, bizim gibiymiş düşüncesi
ile değerlendirilme terk edilmeli… Liyakat ön
plana çıkarılmalı….
Yıllar öce Merhum Genel Başkanım Muhsin
Yazıcıoğlu’na sorusu üzerine, “ yeni dönem
siyasette, eğer partiye ivme kazandırmak istiyor
isek, dört bacaklı bir masanın sadece bir
köşesinden tutup kaldırmaya çalışmakla değil,
dört köşesinden tutacaklarla birlikte masayı
kaldırmasını başarabilmeliyiz. Sadece bizim gibi
düşünenlere hitap edecek isek, bu siyaset
olmayacak kutuplaştırmayı beraberinde getirecek
ki, parçalanmaya götürür… sokaktan geçen
herhangi birisi tabelaya baktığında bizim
haklarımız burada bu siyasi görüşte korunur
gözetilir algısının oluşmasına başarır isek
iktidar oluruz” demiştim.
Yine başka bir sohbetimizde; liderlik artık her
şeyi bilen ve kontrol eden olmaktan çıkmıştır.
Bu yüzyılın liderlik bakışı, kendisinden daha
zeki insanların aklı üzerinden sörf yapabilme
kabiliyeti ile doğru orantılı “ demiştim.
Gelinen nokta da Siyasi hayatımızda maalesef,
kucaklayıcı söyleve her zamankinden daha çok
ihtiyacımız var. Toplum da öteki olmak
istemeyen, haklarının korunduğuna inandığı bir
siyasetçi algısı ve lidere ihtiyaç var.. Kısaca
Devlet yoktu.. ben iktidar oldum Devleti yeniden
kurgulamalıyım bakışı terk edilmeli, Kadim Türk
Devlet Geleneği gözden geçirilmelidir….
Adaleti kaybettik.. maalesef.. Adalet,
vatandaşın Avukat tutmak yerine, iş bitirici
insan satın alan maalesef meslek erbaplarından,
kamu otoritesini, giydiği cüppeyi teraziyi tutan
el olarak cüzdan mesafesine yaklaştırmak isteyen
kürsü sakinleri ile doldu. (Mesleğini layık ile
yapanlara sözümüz yok tenzih ediyoruz)
Oğlu kızı,eşi bir tarafta kendi diğer tarafta
olanların bürolarında ADALET pazarlanır oldu…
Çankaya da, şimdi de Çukurambar da ki lüks
bürolarda konuşulanlara ilişkin dedikodular
ayyuka çıktı….
Kısa sürede, AVM katlarında, Lüks iş
merkezlerinde sanayiciden çok hukuk büroları
türedi.. Hakkıyla kazanana helal olsun…
Kısa süreli işadamı diye kendini tanıtan ama
yatırıma üretime yönelik hiçbir faaliyeti
olmayanlar meslek odalarını doldurdu….
Devlet mekanizmalarında, kurumların oluşan
zararları ne kadar net bir bilgi yok…
Bu yazılanlarla girizgahın ilgisi ne alaka
dediğinizi duyar gibiyim….Sabah gazetesinde
yaklaşık onyedi yıl öne yayınlanan makalemde ;
Kamu kurumlarında ki teftiş kurumlarının
Sayıştay’a bağlanması, Sayıştay Savcılığı’nın
aktif hale getirilmesi, soruşturma usul ve
esasları, Devlet Memuru’nun soruşturma usul ve
esasları ile ilgili olarak idari tasarruf yani
idari kabahat sayılabilecek hallere idari
soruşturma izninin olması gerektiği, diğer
durumda teftiş kurulunun bağımsız hareket etmesi
gerektiği, v.b. hakkında naçizane önerilerimiz
olmuştu…
Gelinen nokta da, toplumun DEVLETE AİDİYET
duygusunun yok olmasının ETKİLİ olduğuna
inanıyorum….
Şimdi, yaşanan tarihe Cumhuriyet Döneminin en
hain hareketi olarak geçen Terör saldırısının
sonucunda Devlet’e aidiyet duygusu
kazandırılmalı, yapılanlar, yapanın yanına kar
kalmamalı, Haksız kazanç sağlayanların bu
kazançlarının hesabı sorulmalı,
Ankara da ADALET için Hakim ve Savcılar olduğu ,
inancı sağlanmalı…
Dünü konuşmak yerine artık yarını konuşmaya
başlamalıyız…
Yoksa, tüm kurumsal yapıları tasfiye etmeye
yönelik davranışların arkasında ki güç, ülkemiz
üzerinde çok daya büyük oyunlarını hayata
geçirmek istediğinde bir arada durmakta
zorlanacağız… belki paramparça olacağız…
27 Temmuz 2016...
'Av. Dursun YASSIKAYA'
Adres: Fatih Sultan Mahallesi, Dumlupınar Bulvarı, 2700. Cadde, ARP Kule No: 3/30 (Kat: 15), 06790, Etimesgut/ANKARA
Telefon: +90 312 430 71 71
Faks: +90 312 430 60 70
E-posta: info@yassikayahukuk.com
© 2022 YASSIKAYA Hukuk Bürosu. Tüm hakları saklıdır.