Yaklaşık on yıl kadar önce idi. Yıl sanırım 2003.. Söğüt şenlikleri için yola çıktık. Söğüt meydanında mola verdik. Bir hayli kalabalık. Kortej oluştu... Sayın Devlet Bahçeli ve Merhum Genel Başkanım önde yürüyor... Sayın Başbakan Helikopterle geldi!!!. Kabir ziyaretleri yapıldı...Çadırlar ziyaret edildi. Yörük ve Türkmen obalarını bir arada görmek insana gerçekten ayrı bir duygu.. Hele Osmangazi huzurunda olmak başka bir duygu..

Sonra resmi tören başlayacak. Şeref tribününe geçtik.

Görevli arkadaşlar yerimizi gösterdiler. ilk Sıranın hemen arkasında sol tarafta oturuyorum. Yanımda Kaymakam Bey ve bir kaç milletvekili var.. Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Prof.Dr. Devlet Bahçeli, Merhum Genel Başkanım Muhsin Yazıcıoğlu, Vali Milletvekilleri ilk sırada.

Tören başladı. Muhteşem Mehteran gösterisini yaptı. Bu esnada yanımda uzun boylu sarışına çalan bir bey oturmakta.. Milletvekillerinden bir kaç tanesi şımarık tavırlarla yanıma ki şahısla konuşmaya çalışmakta.. Şahıs çantasından fotoğraf makinası ve kamera çıkarttı. Makine ile stadı adeta kare kare fotoğraflıyor.. Kamerayı kriminal uzmanların yaptığı gibi tutarak görüntü alıyor.. Dikkatimi çekti. Kendisine dönerek
-Siz Diplomat mısınız? dedim.
Oda
-Evet dedi
-Amerikan Büyükelçiliği mi? dedim..
-Evet dedi.
-Ne yapıyorsunuz burada deyince..
-Sizi tanımaya çalışıyoruz dedi..
-Bizi ne tanıyacaksınız, kıyafetimiz sizden, müziğimiz sizden, beslenme şeklimiz sizden, siyasetimiz sizden v.b. şeyler söyleyince..
-Sizde o kadar hevesli olmasaydınız dedi..
Döndüm;
Şize bir şey söyleyeyim dedim...
Biz Devleti Baba, Vatanı ana belleriz. Sevgimiz dokuz beş mesaisi ile sınırlı değildir. EĞER BİZİ TANIMAK İSTİYORSANIZ; BİZİM ÖNCE VELİLERİMİZİ SONRA DELİLERİMİZİ TANIMALISINIZ dedim..

Sonra konuşma bitti.. bir daha konuşmadık. Fazla kalmadı ve ayrıldı. Ankara'ya döndükten sonra bir milletvekilinin özel bürosunda tanıdığım Devlet katında hatırı sayılan birkaç insanla bir araya geldim.. Özellikle davet edildiğimi Sohbet esnasında bu konuşma için çağırıldığımı orada anladım.

Uzatmayayım..
Bana konuştuğum şahsın kim olduğunu bilip bilmediğimi sordular... Bilmiyorum dedim.
Saygı duyduğum ağabeyimiz.. ; " o şahıs ABD Türkiye Büyükelçiliği CIA masasında görevli kamuoyunun KUNGS diye bildiği meşhur istihbaratçıdır" dedi...

İşte o zaman anladım.. adamların neden başarılı olduklarını.... Ama hala aynı inançtayım. TÜRK MİLLETİNİ tanımak isteniyor ise, önce velilerini sonra delilerini tanımak lazım.. Tarih bunun en iyi cevabı olsa gerek...