Genel Olarak
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda ilgili
kişi, kişisel verisi işlenen gerçek kişi olarak
tanımlanmış olduğundan Kanun kapsamında yalnızca
gerçek kişiler korunmaktadır. Kişisel veri ise
aynı Kanunda kimliği belirli veya belirlenebilir
gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi olarak
ifade edilmiştir. Kişisel verilerin işleme
amaçlarını ve vasıtalarını belirleyen, veri
kayıt sisteminin kurulmasından ve
yönetilmesinden sorumlu olan gerçek veya tüzel
kişi ise veri sorumlusudur.
Bu doğrultuda, iş sözleşmesi kapsamında
işverenin veri sorumlusu ve işçinin de ilgili
kişi olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Zira işveren iş sözleşmesinin bir gereği olarak
işçiye ait birtakım kişisel ve özel nitelikli
kişisel verileri işlemek zorunda kalmaktadır.
Bu noktada önemle belirtmek gerekir ki, kişisel
verilerin işlenmemesi kural, işlenmesi ise
istisna olduğundan bunların işlenmesi için
işlemeyi hukuka uygun kılacak bir nedenin
bulunması gerekmektedir. İş ilişkisi içerisinde
de sözleşme yapılmadan önce, sözleşme devam
ederken ve sözleşme sona erdikten sonra veri
işlenebilmesi için Kişisel Verilerin Korunması
Kanunu’nun 5. veya 6.maddesinde düzenlenmiş
hukuka uygunluk sebeplerinden birinin bulunması
en temel şarttır. Ancak kişisel verilerin hukuka
uygun işlenmesi için hukuka uygunluk
sebeplerinden birinin varlığı tek başına yeterli
olmayıp, Kanun’un 4. maddesinde yer alan hukuka
ve dürüstlük kurallarına uygun olma, doğru ve
gerektiğinde güncel olma, belirli, açık ve meşru
amaçlar için işlenme, işlendikleri amaçla
bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma, ilgili
mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için
gerekli olan süre kadar muhafaza edilme
ilkelerine de tüm kişisel veri işleme
faaliyetlerinde uyulması gereklidir.
Hukuka Uygunluk Nedenleri
Hukuka uygunluk nedenleri incelenirken ikili bir
ayrım yapılmasında fayda vardır. Nitekim
Kanun’da da kişisel veriler ile özel nitelikli
kişisel verilerin işlenmesi bakımından farklı
koşullar öngörülmüştür.
Kişisel Verilerin İşlenmesinde Hukuka Uygunluk
Nedenleri
Açık Rıza
Açık rıza, Kişisel Verilerin Korunması
Kanunu’nun 3. maddesinde “Belirli bir konuya
ilişkin, bilgilendirilmeye dayanan ve özgür
iradeyle açıklanan rızayı ifade eder.” şeklinde
tanımlanmıştır.
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda açık
rızaya ilişkin olarak şekil şartı
öngörülmemiştir. Yazılı şekil şartı zorunlu
olmadığından işçi sözlü, elektronik posta ve
benzeri şekillerde de rızasını açıklayabilir.
Ancak ispat kolaylığı sağlaması bakımından
yazılı rıza uygulamada en çok tercih edilen
yöntemdir.
Kişisel verilerin işlenmesi amacıyla açık rıza
alınırken işverenlerin dikkat etmesi gereken
birtakım hususlar bulunmaktadır.
Veri işlemek üzere verilen açık rızanın
öncelikle belirli bir konuya ilişkin ve o konu
ile sınırlı olarak verilmesi ve veri sorumlusu
işveren tarafından açık rıza beyanının hangi
konuya ilişkin olarak istenildiğinin açıkça
ortaya konulması gerekmektedir.
İrade beyanı niteliğine haiz açık rızanın özgür
bir şekilde verilebilmesi için işçinin rıza
gösterdiği hususu bilmesi ve aynı zamanda
rızanın sonuçları üzerinde de tam bir bilgi
sahibi olması gerekmektedir. Bilgilendirme, veri
işleme ile ilgili sonuçları da içerecek şekilde
bütün konularda açık ve anlaşılır bir biçimde ve
mutlaka verinin işlenmesinden önce yapılmalıdır.
Geçmişe yönelik olarak rıza açıklanması hukuka
aykırı işlemi hukuka uygun hale getirmeyecektir.
Açık rızanın geçerlilik kazanabilmesi için
gereken bir diğer koşul ise işçinin özgür
iradesi ile rıza açıklamasında bulunmasıdır.
İşçi ile işveren arasındaki ilişkinin niteliği
gereği işçi işveren karşısında zayıf konumdadır.
Bu nedenle, rızanın özgür iradeyle verilip
verilmediğinin dikkatle değerlendirilmesi
gerekmektedir. Zira işçi-işveren ilişkisinde,
işçiye rıza göstermeme imkânının etkin bir
biçimde sunulmadığı veya rıza göstermemenin işçi
açısından muhtemel bir olumsuzluk doğuracağı
durumlarda, rızanın özgür iradeye dayandığı
kabul edilemeyecektir. İşverenin açık rıza metni
imzalaması için işçiye baskı yaptığının tespit
edilmesi halinde işçi tarafından verilen rıza
geçerli olmayacaktır. Nitekim Kişisel Verileri
Koruma Kurulu’nun 2020/404 no.lu 20.05.2020
tarihli Kararında işçilere açık rıza metninin
imzalanması için mail gönderilmesi, imzalamayan
çalışanlara metni imzalamaları için baskı
yapılması ve işçiye rıza göstermeme imkanının
etkin bir biçimde sunulmaması neticesinde rıza
verildiğinin tespit edilmesi nedeniyle verilen
rızanın geçerli olmadığı değerlendirilmiştir.
Aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmesi ile
açık rıza alınması işlemlerinin ayrı ayrı
yapılması gerekmektedir. Aydınlatma
yükümlülüğünün amacı kişisel verilerin işlenmesi
ile ilgili olarak işçinin bilgi sahibi olmasının
sağlanmasıdır. Açık rıza alınmasındaki amaç ise
veri sorumlusu tarafından kişisel verilerinin
işlenmesinin hukuki bir gerekçeye
dayandırılmasıdır. Bu sebeple, işçi aydınlatma
metni sayesinde kişisel veri işleme faaliyeti
ile ilgili olarak bilgi edinmiş olmakla
birlikte, söz konusu metinde yazılanlara açık
rıza vermek zorunda değildir.
Kanunlarda Açıkça Öngörülmüş Olma
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu m. 5/2-a
uyarınca, işbu kanun dışındaki bir kanunda “açık
bir düzenleme” olduğu takdirde kişisel veriler
“açık rıza aranmaksızın” işlenebilecektir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 75. maddesi ile
düzenlenen, işverenin çalıştırdığı her işçi için
bir özlük dosyası düzenlemesi ve işçilerin
kimlik bilgilerinin özlük dosyası içerisinde yer
alması gerekliliği kapsamında işverenin
çalıştırdığı işçinin kimlik verilerini
“kanunlarda açıkça öngörülme” gerekçesiyle
işlemesi örnek olarak gösterilebilir.
Fiili İmkânsızlık
Fiili imkânsızlık nedeniyle rızasını
açıklayamayacak durumda bulunan veya rızasına
hukuki geçerlilik tanınmayan işçinin, kendisinin
ya da başkasının hayatı veya beden bütünlüğünün
korunması için zorunlu olması halinde kişisel
verileri işlenebilecektir.
İşçinin “fiili imkânsızlık sebebiyle rızasını
açıklayamayacak durumda olması” veya “rızasına
hukuken geçerlilik tanınmaması” gerekir.
Örneğin, işçinin bilincinin kapalı olması
durumunda işçinin veya bir başkasının “hayat ve
beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olduğu
takdirde” açık rıza aranmaksızın işçinin kişisel
verileri işlenebilir.
Sözleşmenin Kurulması veya İfası İçin Gerekli
Olması
Bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan
doğruya ilgili olması kaydıyla, sözleşmenin
taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin
zorunlu olması durumunda ilgili kişilerin bu
amaçla sınırlı olmak üzere kişisel verilerinin
işlenmesi mümkündür.
İş sözleşmesinin tarafı olan işçi iş görme
edimini yerine getirmekle işveren ise ücret
ödemekle yükümlüdür. İşveren iş sözleşmesinden
kaynaklanan ücret ödeme yükümlülüğünü yerine
getirirken işçinin rızası gerekmeksizin ilgili
verileri işleyebilmelidir.
Örneğin işveren, işçilerin birbirleriyle
iletişimlerini sağlayabilmeleri için tüm
işçilerin telefon numaralarının kayıtlı olduğu
bir veri tabanı kurabilir. Bu durum, iş
sözleşmesinin ifası ile ilgili olduğundan
işçinin kişisel veri niteliği taşıyan telefon
numarası açık rıza aranmaksızın
işlenebilecektir.
Hukuki Yükümlülüğün Yerine Getirilmesi İçin
Zorunlu Olması
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 5/2-ç
maddesi “Veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü
yerine getirebilmesi için zorunlu olması”
şeklinde düzenlenmiştir.
Yani işverenin hukuki yükümlülüğünü yerine
getirebilmesi için veri işlenmesinin zorunlu
olduğu hallerde işçinin kişisel verileri
işlenebilecektir.
İşverenin işçiye maaş ödeyebilmesi için banka
hesap numarası ve AGİ ödemesi için evli olup
olmadığı, bakmakla yükümlü olduğu kişiler,
eşinin çalışıp çalışmadığı, sosyal sigorta
numarası gibi verilerin elde edilmesi ve
işlenmesi bu duruma örnek verilebilir.
Ancak yukarıda izah edildiği üzere, verilerin
işlenebilmesi için yalnızca hukuka uygunluk
nedenlerinin bulunması yeterli olmadığından,
hukuki yükümlülüğün yerine getirilmesi için veri
işlenmesi halinde dürüstlük ve ölçülülük
ilkelerinin de gözetilmesi gerekmektedir.
Nitekim Kişisel Verileri Koruma Kurulu bir
kararında, Mahkemece veri sorumlusundan ilgili
kişi hakkında bazı kişisel verilerin talep
edilmesi ve veri sorumlusunun gereğinden fazla
kişisel veri aktarımında bulunmasının hukuki
yükümlülüğün yerine getirilmesi için zorunlu
olması kapsamında değerlendirilemeyeceği ve
Kanunun 4/1-ç maddesinde yer alan işlendikleri,
amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma
ilkesine aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle
veri sorumlu hakkında idari para cezası
uygulanmasına karar verilmiştir.
İşçinin Kendisi Tarafından Alenileştirilmiş
Olması
İşçinin kendisi tarafından alenileştirilen,
kamuoyuna açıklanmış olan kişisel verileri
işlenebilecektir. Kurumsal internet sitelerinde,
işçilerin işyeri telefon numaraları ve kurumsal
elektronik posta adreslerinin üçüncü kişilerin
erişimine açık şekilde paylaşılması hali
alenileştirmeye örnek olarak gösterilebilir.
Verinin aleni sayılması için herkes tarafından
görülebilecek şekilde paylaşılması yeterli
değildir. Alenileştirme iradesinin varlığı da
gerekir. Nitekim Kişisel Verileri Koruma
Kurulunun bir kararında, internet sitesinde yer
alan birtakım kişisel verilerin alenileştirme
amacıyla kullanılmadığı gerekçesiyle hukuka
aykırı olarak verileri işleyen şirket hakkında
idari para cezası uygulanmasına karar
verilmiştir.
Bir Hakkın Tesisi, Kullanılması veya Korunması
için Veri işlemenin Zorunlu Olması
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nu m. 5/2-e
gereğince “Bir hakkın tesisi, kullanılması veya
korunması için veri işlemenin zorunlu olması”
durumunda veri sahibinin açık rızası alınmadan
veri işlenebilir.
Madde gerekçesinde bir şirketin kendi çalışanı
tarafından açılan bir davada ispat için bazı
verileri kullanması örnek olarak bu duruma örnek
olarak gösterilmiştir.
İşverenin Meşru Menfaatinin Olması
İşverenin meşru menfaatinin olması halinde,
işçinin temel hak ve özgürlüklerine zarar
vermemek kaydı ile kişisel verileri işlemesi
mümkündür. İşverenin sağlayacağı faydanın meşru,
işçinin temel hak ve özgürlükleri ile
yarışabilecek düzeyde ve mevcut bir menfaate
ilişkin olması gerekmektedir.
Örneğin işçilerin temel hak ve özgürlüklerine
zarar vermemek kaydıyla, işçilerin maaş zammı,
terfi ve sosyal haklarının düzenlenmesinde ya da
işletmenin yeniden yapılandırılması sürecinde
görev dağılımında esas alınmak üzere işçilerin
kişisel verilerinin işlenmesi işverenin meşru
menfaati kapsamına alınmıştır. Bir şirketin
satılması, devralınması veya ortaklık yapısının
değişmesi gibi bir durum söz konusu olduğunda,
şirketi satın alacak kişinin, şirketin güncel
durumuna hakim olabilmek amacıyla içinde kişisel
verilerin de bulunduğu birtakım bilgileri ölçülü
ve gerekli güvenlik önlemlerini alarak
incelemesi halleri de meşru menfaat kapsamında
değerlendirilebilecektir.
Özel Nitelikli Kişisel Verilerin Korunmasında
Hukuka Uygunluk Nedenleri
Özel nitelikli kişisel veriler Kanun’un 6.
maddesinde “Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi
düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya
diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek,
vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel
hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik
tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve
genetik verileri özel nitelikli kişisel
veridir.” şeklinde sayılmıştır.
Kanun özel nitelikte kişisel verilerin
işlenmesinde ikili bir ayrıma gitmiştir. Sağlık
ve cinsel hayata ilişkin veriler ile bunların
dışındaki veriler için yapılan bu ayrımda ortak
hukuka uygunluk sebebi yalnızca ilgilinin açık
rızasıdır.
Sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler
ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu
hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım
hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile
finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla,
sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler
veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından
işlenebilecektir.
İş Kanunu’nda işverenlerin işçilerin özlük
dosyasını tutma yükümlülüğü bulunmaktadır. Özlük
dosyasında yer alması gereken işçilere ait bazı
sağlık verilerinin işlenebilmesi Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yer alan
hukuka uygunluk nedenleri içerisinde
sayılamayacağından esasen işverenlerin hukuka
uygun olarak veri işlemesi mümkün olmayacaktır.
Bu nedenle, işverenler her seferinde işçinin
açık rızasına başvurabileceği gibi Kanunun açık
hükmü gereği, bu nitelikteki veriler sır saklama
yükümlülüğü altında bulunan iş yeri hekimleri
tarafından da işlenebilecektir. Ancak iş yeri
hekimleri tarafından işlenecek verinin doğrudan
işverene ulaştırılması maddeye aykırılık teşkil
edeceğinden iş yeri hekimi tarafından
ulaştırılan bilgi yalnızca işçinin pozisyona
uygun olup olmadığı, iş sağlığı ve güvenliği
bakımından gerekli kontrollerin yapılıp
yapılmadığı gibi genel bilgilerle sınırlı
olacaktır. Yani muayene sonucu ve teşhise
ilişkin bilgi içeren hiçbir sağlık verisi özlük
dosyası içinde yer almamalıdır.
Sağlık ve cinsel hayat dışındaki özel nitelikli
kişisel verilerin ise ancak kanunlarda öngörülen
hallerde işlenmesi mümkündür.
Örneğin, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş
Sözleşmesi Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca toplu
iş sözleşmesi yapmaya yetkili sendikanın
belirlenebilmesi için kaç işçinin ilgili
sendikaya üye olduğu verisinin işlenmesi
gerekir.
İş Kanunu’nun 25. maddesi gereğince “İşçinin,
işyerinde, yedi günden fazla hapisle
cezalandırılan ve cezası ertelenmeyen bir suç
işlemesi” durumunda işveren iş sözleşmesini
haklı nedenle feshedebilecektir. Buna göre,
işverenin işçinin ceza mahkumiyetine ilişkin
verilerini işlemesi gerekir.
İşyeri hekimi bulundurmayan veya mevzuat gereği
bulundurma yükümlülüğü olmayan işveren
bakımından ise işçinin sağlık verisinin
işlenmesi için açık rızasının alınması şarttır.
Sonuç
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu işçi-işveren
ilişkisinde de uygulama alanı bulmaktadır. Zira
işveren sözleşme yapılmadan önce, sözleşme devam
ederken ve sözleşme sona erdikten sonra işçiye
ait kişisel verileri işlemek zorunda
kalabilmektedir. Örneğin, İş Kanunu’nun 75.
maddesi uyarınca işverenin çalıştırdığı her işçi
için özlük dosyası düzenleme yükümlülüğü
bulunmaktadır. Bu kapsamda işverenin işçinin
kimlik bilgileri, adresi, mesleği, medeni
durumu, doğum tarihi, adli sicil kaydı, sağlık
ve hastalık durumu ve benzeri bilgilere ulaşması
ve bu bilgileri işlemesi gerekmektedir.
Ancak bu bilgilerin işlenmesi sırasında hukuka
ve dürüstlük kurallarına uygun olma, doğru ve
gerektiğinde güncel olma, belirli, açık ve meşru
amaçlar için işlenme, işlendikleri amaçla
bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma, ilgili
mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için
gerekli olan süre kadar muhafaza edilme
ilkelerine uygun hareket edilmesinin yanında
işçinin açık rızası, fiili imkânsızlık nedeniyle
rızanın açıklanamaması ya da rızaya hukuken
geçerlilik tanınmaması halinde işçinin kendisi
ya da bir başkasının hayatı veya beden bütünlüğü
için zorunlu olması, iş sözleşmesinin kurulması
ya da ifasıyla ilgili olması, işverenin hukuki
yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu
olması, işçi tarafından alenileştirilmiş olması,
hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için
veri işlemenin zorunlu olması, işçinin temel hak
ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla,
işverenin meşru menfaatleri için veri
işlenmesinin zorunlu olması şeklinde Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu’nun 5. maddesinde
sayılan hukuka uygunluk nedenlerinin de
bulunması gerekmektedir.
Bu nedenle, veri sorumlusu işverenin işçiyi
gözetme borcu ile işçinin kişilik haklarının
korunmasının da bir gereği olarak her somut
olayda hukuka uygunluk sebepleri ile kişisel
verilerin işlenmesine ilişkin genel ilkeleri de
gözeterek hareket etmesi gerekmektedir.
Yukarıda belirttiğimiz açıklamalarımız YASSIKAYA
Hukuk Bürosu tarafından bilgilerinize
sunulmuştur.
Saygılarımızla
03.11.2022
Av. Zeynep Özmen
Adres: Fatih Sultan Mahallesi, Dumlupınar Bulvarı, 2700. Cadde, ARP Kule No: 3/30 (Kat: 15), 06790, Etimesgut/ANKARA
Telefon: +90 312 430 71 71
Faks: +90 312 430 60 70
E-posta: info@yassikayahukuk.com
© 2022 YASSIKAYA Hukuk Bürosu. Tüm hakları saklıdır.